Hüsna ÖZCAN
Ergenlik dönemi, gelişimsel açıdan birçok değişikliğin meydana geldiği ve bu değişikliklere uyum sağlanma sürecinin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde ergenler bir yandan bu değişikliklere uyum sağlamaya çalışırken, bir yandan da kimliğini şekillendirmeye, kendini bireysel olarak tanımaya ve tanımlamaya çabalarlar; nasıl göründükleri ve nasıl bir kişi oldukları ile yoğun olarak ilgilenirler, sorular sorarlar ve bu sorulara cevap ararlar.
Kişinin kendini nasıl algıladığı ve değerlendirdiği benlik kavramı ile ifade edilmektedir. Ergenliğe geçiş yıllarında benlikle ilgili tanımlamaların yoğun biçimde fiziksel görünümle ilgili olduğu belirtilmektedir. Bireyin kendi fiziksel görünümü hakkında sahip olduğu duygular beden algısı, olarak tanımlanmaktadır. Ergenlik döneminde meydana gelen önemli değişikliklerle birlikte ergen, beden algısını oluşturma sürecini de yaşamaktadır. Ergen için beden algısını belirlemede içinde yaşadığı kültürün ideal vücut olarak sunduğu model, arkadaş gurubu, aile, toplum ve medya etkili olmaktadır.
Ergenlerin akranlarının gözündeki algıları, akranları tarafından kabulü çok önemlidir. Sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflarının, mesajlarının veya yorumlarının beğeni alması, onlara güçlü bir başarı ve sosyal olarak kabul edilme hissi yaşatabiliyor. İnsanların nerde olduklarını veya ne yaptıklarını bilmeleri için “check in” yapmak veya bir “selfie” paylaşmak onlar için olağan bir durumdur. Sosyal medya üzerinden fotoğraflarına aldıkları beğeni sayılarını, insanların kendilerini ne kadar sevdiğinin bir göstergesi olarak da görebiliyorlar. Bu sebepten yüzlerce fotoğraf çekebiliyor, bu fotoğraflardan hangisini yayınlayacağına karar verebilmek için zorlanabiliyor, filtreler, photoshop gibi uygulamalarla saatlerce zaman geçirebiliyor, kendilerini sanal dünyada gerçek dünyada olduğundan farklı bir kişi gibi yansıtabiliyorlar. Peki bu olduğundan farklı bir kişi olarak görünme isteği onların öz güvenlerini ne şekilde etkiliyor? Onaylanma isteği onların bedenleri hakkındaki algılarını ne yönde etkiliyor? Diğer insanların fotoğrafları ile kendi fotoğraflarını karşılaştırmaları dış görünüşlerinden memnun olmamalarına neden olabiliyor mu?
Hayatımızın hemen her alnında yer alan medyada beden algısı ve güzellik kavramları ile ilgili bizlere mesajlar verilmektedir. Televizyon reklamlarında ve programlarında yer alan içeriklerde ya da dergi makalelerinde çoğunlukla kadınlar hedef kitle alınarak ince olmak idealize edilmektedir. İnce olmak sağlıklı beden algısından çok çekicilik, toplumsal kabul görme, başarı elde etme ve kendini denetleme gibi özelliklerle birlikte anılmaktadır. Televizyon programlarında, popüler kadın dergilerinde sunulan “ideal beden” ölçüleri her geçen yıl incelmekte dolayısıyla hedef olarak sunulan beden ölçüleri çoğu zaman gerçekle bağdaşmamaktadır. Zayıflık yönündeki bu algı, baskı ve pekiştirmeleri benimseyen kadınlarda sürekli diyet yapma, yediklerinden kurtulmak için kusma gibi yeme davranışı bozukluklarının; bedenine/kendine güvensizlik, yemek yedikten sonra suçluluk ve utanç duyguları ve beraberinde mutsuzluk, kaygı ve depresyonun ortaya çıkabileceği belirtilmektedir.
Medyada bizlere sunulan ideal beden imgesinin en büyük etkisinin özellikle kendi kimliklerini oluşturmak için çevrenin görüşlerine, iletilerine daha duyarlı olan ergenler üzerinde olduğu bildirilmektedir. Medya ergenlik dönemindeki bireylere ve özellikle genç kızlara kendilerini karşılaştıracak örnekler sunmakta, ergenleri kendilerini bu örneklerle kıyaslamaya yöneltmektedir. Çevrim içi ortamda gördükleri (çoğunlukla dijital olarak rötuşlanmış) incecik ve çekici kadın fotoğrafları onların incelik ile mutluluğu özdeşleştirmelerine neden olabilmektedir. Bu fotoğraflara “Harika görünüyorsun!” “Kilo mu verdin?” gibi yorumlar yazılması onların ince olmak ile ilgili duygularını pekiştirebilmektedir. Ergenlik döneminde medyada sunulan bu ince örneklerle kendini karşılaştıran kız ergenlerin beden algılarında olumsuz duygular, zayıflıkla aşırı uğraşma ve yeme davranışında bozukluklar ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir.
Beden algısı ile ilgili üzerinde durulması gereken bir konu da beden dismorfik bozukluğudur. Beden dismorfik bozukluğu (BDB) bir kişinin gerçekte olmayan ama var olduğunu sandığı bir beden kusuru ile aşırı uğraşması ya da bir beden kusuru varsa bile bunu aşırı abartması durumudur. Dismorfofobi olarak adlandırılan bu bozukluk psikiyatri alanında sık karşılaşılan rahatsızlıklardan biri olarak belirtilmektedir. Bu rahatsızlığın ana özelliği, kişinin bedeni ve dış görünüşü konusunda aşırı endişe duymasıdır. Bu rahatsızlığı olan kişilerde küçük bir kusur varsa bile o kusurla ortaya çıkan sonuç daha büyüktür. Kusurlu olduğuna inandığı bölgeyi aynada sürekli ve saatlerce kontrol etme ve başkalarıyla karşılaştırma ya da ayna gibi görüntüyü yansıtan nesnelerden uzak durma, sosyal ortamlardan kaçma, hayali kusuru aşırı makyajla ve giyim tarzını değiştirme gibi çabalarla saklama girişimleri, kusurunun önemli olmadığına dair onay beklentileri ya da kusura inandırmaya çalışma gibi durumların bu rahatsızlığın yaygın davranışları arasında olduğu belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda bu rahatsızlığın başlangıç yaşının 15-20 yaşlar arasında olduğu bildirilmektedir.
Sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarıyla birlikte hayatımıza giren bir diğer konu ise “siber zorbalık” tır. Siber zorbalık, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak bir birey ya da grup tarafından diğerlerine zarar vermek için tasarlanan kasıtlı, tekrarlanan ve düşmanca davranış içeren zorbalık türü olarak tanımlanmaktadır. Siber zorbalık ergenlerin beden algısını olumsuz yönde etkiler mi? Siber zorbalığın, yetişkinler kadar ergenleri de hedef aldığı belirtilmektedir. Siber zorbalıkla ilgili birçok haber yerli ve yabancı basında yer almaktadır. İdeal olarak belirtilen dış görünüme sahip olmadığı düşünülen bir ergenin kötü sayılacak fotoğraflarının cep telefonuyla çekilip akranlarına dağıtılması, fotoğraflara olumsuz yorumlar yapılması onların bedenleri ve kişilikleri üzerinde olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Ergen bu tarz saldırılara maruz kalmasa bile bu acımasız paylaşımlara ve yorumlara şahit olmak onların bedenleri ile endişe duymalarına neden olabilecektir. Ülkemizde siber zorbalığın yaygınlığına ilişkin örneklere rastlanmadığı belirtilmektedir. Fakat bu konuyla ilgili yapılan çalışmalarda yurt dışındaki örneklerin hızla arttığı ifade edilmektedir.
Sosyal medyanın gençler üzerinde sadece olumsuz etkilerinin olduğunu belirtmek elbette doğru bir yaklaşım değildir. İletişimde kolaylığı ve hızlılığı getirmesi, yeni iş imkânları oluşturması, yaşanan aksakları çözmede sınır ve zaman sorununu ortadan kaldırması, on birlerce kişiye anında ulaşabilme kolaylığı ile birçok hayatın kurtulmasını sağlaması, firmaların ürünlerini ve yeniliklerini geniş kitlelere anında ulaştırabilmesi gibi sosyal medyanın daha pek çok yararı mevcuttur. Burada amaç sosyal medyanın araştırma sonuçlarına göre ortaya konmuş bazı olumsuz etkilerini belirtmek, bununla ilgili tedbirler almak; yeni nesli, teknolojiyi kendini geliştirecek, insanlığa faydalı şeyler üretecek şekilde kullanmaya teşvik etmektir.
Peki, sosyal medyanın ergenler üzerindeki bu belirtilen olumsuz etkilerini engellemek için neler yapılabilir? Anne-babalar ve yetişkinler gençlerin beden imajı sorunlarına nasıl yardımcı olabilirler?
Öncelikle anne-babalar ve yetişkinler tarafından sosyal medyanın gençleri nasıl etkilediğinin anlaşılması ve kabul edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Anne babaların çocukları ile sosyal medya kullanımı hakkında iletişimde olmalarının önemli olduğu, konuyla ilgili konuşmaların onların bilinçlenmeleri ve öz güvenlerini nasıl oluşturabileceklerini öğrenmeleri için etkili olacağı belirtilmektedir. Birinin fotoğrafını beğenmesi sana kendini nasıl hissettiriyor? Arkadaşların ile çevrim içi olarak bağlantıda kalmak sana kendini nasıl hissettiriyor? Günde kaç defa kendini başka biriyle karşılaştırıyorsun? Bir sosyal medya sitesinde dolaştıktan sonra kendini hiç kötü hissettiğin oluyor mu? gibi yargılamadan ve olumsuz eleştiriden uzak sorular sormak onların bu konuda farkındalık oluşturmalarına ve seçimlerini daha bilinçli yapmalarına yardımcı olacağı belirtilmektedir. Onlara sık sık kişiliklerinde en beğendiği özelliklerinin hatırlatılması, kişinin sadece dış görünüşten ibaret olmadığının kavratılması, bedenlerindeki sorunlardan sık sık bahsetmeleri yerine, onlara kendi bedeniyle başardığı bir şeyin sorulmasının da (koşmak, dans etmek veya bir enstrüman çalmak gibi) olumlu beden algısı oluşturmalarında etkili olabileceği vurgulanmaktadır.
Bu konuda alınması gereken tedbirlerden diğeri ve belki de en önemlisi gençlere gerek ailede gerek okulda medya okuryazarlığının öğretilmesidir. Örneğin onlara reklamlarda ve medyada resmedilen mükemmelliğin çoğu zaman birçok rötuş aşamalarından geçtiği anlatılmalıdır.
Dış güzelliğin geçici, iç güzelliğin kalıcı; güzelliğin kişinin kendini nasıl hissettiğiyle ilgili olduğu anlayışı hâkim olduğunda beden algısı ile olumsuzluklar da azalacaktır.
KAYNAKLAR ·
BEKTAŞ, Dilek Yelda. (2004) Ergenlerde Beden İmgesi Üzerine Bir Çalışma,Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, Cilt 3, Sayı: 22. ·
OKTAN, Vesile., ŞAHİN, Mustafa. (2010), Kız Ergenlerde Beden İmajı ile Benlik Saygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Mustafa Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:7, Sayı:2. ·
ASLAN, S. Halime. (2011), Beden Imgesi ve Yeme Davranışı Bozuklukları ile Medya İlişkisi, Düşünen Adam Dergisi, Sayı 14. ·
ÖZGEN, İpek. (2017), Tüketim Kültürü ve Medyada Güzellik Söylemi: Bir Alımlama Çalışması, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi, İstanbul, Global Media Journal TR Edition. ·
ÖNGÖREN, Bülent. (2015), Sosyolojik Açıdan Sağlıklı Beden İmgesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları, Sayı 34. ·
EŞİYOK SÖNMEZ, Elif., ÖZGEN, Elif. Medya Kullanımı ve Beden İmajı: Türkiye ve İngiltere Örneği. · ASLAN, S. Halime. (2000), Beden Dismorfik Bozukluğu, Düşünen Adam, Sayı 13. ·
RAY, Perihan Çam., DEMİRKOL Mehmet Emin., TAMAM, Lut. (2012), Beden Dismorfik Bozukluğu, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, Sayı 4. · http://gundempsikiyatri.com/bedendismorfikbozukluk/htm Erşim tarihi: 04.12.2018 · https://www.dove.com/tr/dove-ozguven-projesi.html Erişim tarihi: 04.12.2018